ÇAĞIR DA GELEYİM GÜZEL İSTANBUL
Çağır da geleyim güzel İstanbul
Bu sevdaya yetmez bir aşkın dili.
Bir akşam misafir kalmak mı kabul,
Yaksın fener gibi gökler kandili.
Çağır da geleyim güzel İstanbul.
Her köşen bin âşık, her taşın sanat.
Kubbeler semada, minare kanat
Gönül ikliminde senin saltanat.
Göz kırp da geleyim güzel İstanbul
Uhrevi âleme açılan kapı.
Ulu minareler göklere direk,
Kubbeler altında çırpınan yürek.
Büyüye kapılmış taşı toprağı,
Rahmete susamış şehit ruhları
Ruhlar, tesbih eder hep uluları.
Yücelerde Ulubatlı Hasan’lar,
O kadar aydınlık o kadar bizden.
Naralardan yankılanır ufuklar,
Kalyonlar kuş gibi geçer denizden.
Türk’e hazinedir yaşanan tarih,
Mefahiri söylet hatıralara.
Müjdelendiğini bilerek Fatih,
Dağları yol etti kadırgalara.
Göz kırp da geleyim güzel İstanbul
İlâhî müjdeye olmuşsun mazhar,
Hisarların dibinden bir sevda nehri akar.
Her cami her kubbe nişandır sana.
Tarihine karışmış yalılarla çınarlar,
Sana ruh olan cevher, Türk’ün irfanında var.
Çağır da geleyim aziz İstanbul!
Bir mekânda buluştur Koca Sinan’la beni,
Bir daha yaşayalım asırlık serüveni.
Yol uzasın Eyüp’e duyulsun ezan sesi,
Ölümü güzel eder servilerin gölgesi.
Eyüp Sultan’da gece, maveradan bir hece,
O esrarlı âlemden bize kalan bilmece.
O âleme dalmayan ne anlar gecelerden,
Kutlu fetihten beri nur yağar yücelerden.
Bir çağın kapısını el atıp açan nehir
İmbikten süzülerek öze kavuşan şehir.
Ne varsa bu diyarda ecdattan yadigârdır,
Her taşın dimağında ne hatıralar vardır?...
Bütün veballerin boynuma kabul,
Çağır da geleyim aziz İstanbul.
1985
İsmail ÖZMEL