Ord. Prof. FUAT KÖPRÜLÜ VE İKİ SEÇKİN ÖĞRENCİSİ Prof. Dr. OSMAN TURAN VE Prof. Dr. HALİL İNALCIK

İSMAİL ÖZMEL

      Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinin 1935 yılında Gazi tarafından kurulmasıyla,   imtihanla kırk yatılı öğrenci alınarak bilim adamı olarak yetiştirilmesine karar verilmiş ve bu imtihanı kazananlardan Osman Turan(27) ve  Halil İnalcık (26), Ord. Prof. Fuat Köprülü’nün öğrencisi olmuşlardır.  Halil İnalcık’ın anlattığına göre, Osman Turan her ders başlangıcında sınıfın kapısında Köprülü hocayı bekler ve onu karşılayarak şapkasını ve çantasını elinden alır ve sınıfta yerini alıncaya kadar ona refakat eder ve Hoca yerine oturduktan sonra o da gelir sırasına otururmuş.

      TTK Başkanı Prof. Dr. Ali Birinci’nin yaptığı söyleşiye Halil İnalcık’ın verdiği cevaplar diğer eserleri gibi ilgiyle okunacak muhtevada bir söyleşidir.

      Halil İnalcık hoca söyleşiye şöyle başlıyor:

      “Atatürk 1935’de tarih tezine güç kazandırmak için, daha doğrusu ilmi bir temele oturtmak için bir fakülte kurdu Ankara’da. Bu fakülte bir edebiyat        fakültesi değildi. Tarih tezlerini incelemek ve okutmak için özel nitelikte bir fakülteydi. Ondan üç dört sene önce Tarih Kurumu kurulmuştu.”

      “Tarihe Atatürk neden bu kadar önem veriyordu? Tarihe bu kadar önem vermesinin sebebi şudur: O, kurtardığı Türk milletini gerçekten bir millet haline getirmek, ümmet duygusu yerine milli bilinci getirmek, onun milli tarihini inceleyerek ona milli benlik kazandırmak istiyordu. Yani, milli devletin kurulması demek, her şeyden evvel milletin, daha doğrusu halkın bir millet haline dönüşmesi esasına bağlıydı. Onun için tarihe o kadar önem veriyordu.”( Prof Dr. Halil İnalcık. Söyleşiler ve konuşmalar, İkinci Baskı,  2013 İstanbul, Cilt: I,  s:283) 

      “Fakültede tarih çağlara göre üç bölüme ayrılıyordu: Eski Çağ Tarihi,  Orta Çağ Tarihi,

Yeni Çağ Tarihi. Ben yeni Çağ tarihine girdim, Osman Turan Orta Çağ Tarihine girdi….. Türk Tarihinin en eski devletlerini Orta Asya’dan başlayarak ve Türk dili filolojisini en iyi araştıran milletlerden biri Macarlardır, kendileri de Avrasya’dan gele bir kavim olduğu için.  Macar yayınlarından oluşmuş mükemmel bir kütüphane kuruldu.  Tarih bölümü seminer  kütüphanesine  Avrupa’dan en yeni, en mühim  eserler getirilmiş…. Biz o çevrede, Türk ve Alman hocalar, o güzel kütüphanelerde, yatılı olarak gece gündüz çalışarak orada yetişme imkanını bulduk…. O kırk kişi arasında Tahsin Özgüç, Kemal Balkar, Nermin Aygen. Sonradan  her biri profesör olarak, rektör olarak, dekan olarak Türkiye’ye büyük hizmet yapmış uzmanlar olarak yetiştiler….  Aziz Berker Kütüphaneler Genel Müdürü,  Reşit Unat, onlar da fakülteye girdiler.(A.g.e. s:284)

      “Osman Turan bu ilk imtihanla giren 40 kişi içinde idi. Mehmet Altay Köymen, Mustafa Akdağ, bir sene sonra geldiler fakülteye… 40’lardan, Tahsin Özgüç 12 sene Ankara Üniversitesi rektörü oldu.  Tahsin, dünyaca tanınmış bir arkeologdur. “(Age. S:285)

(25.06.2018 Pazartesi)

      Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olan Fuat Köprülü, Şemsettin Günaltay derslere girmelerine müsaade edilmesi üzerine derslere girmişler ve Hikmet Bayur da ders veren bilim adamları arasındadır.

      “Allah’ın lütfu, ben o sene, yani o yaz o imtihan açılmasaydı ve oraya girmeseydim bir Halil İnalcık olmazdı, bir Osman Turan olmazdı, bir Tahsin Özgüç olmazdı. Hadiselerin sevkiyle o imtihana kavuştuk….

      “ ‘Atatürk’ün fakültesi açılıyor, sen de imtihana gir’  diye beni  teşvik eden Sadri Maksudi Arsal idi. Sadri Bey bana Sinoloji tavsiye etti. ‘Türk tarihinin derinliklerine girmek istiyorsan Çince öğren, Sinoloji öğren’ dedi.” (Age S:285)

      “Osman Turan ve Mehmet Altay Köymen, Ortaçağ Türk-İslam tarihini tercih ettiler. Sonra bu ikisi Türk-İslam sentezi fikrini ilk ortaya atanlardandır. Osman Turan Trabzon lisesinden mezundur.”

  • “(Ali Birinci) İki sene orada, bir sene de Ankara erkek lisesinde okudu, Hocam, son seneyi. Aynı sınıfta, aynı seminerde beraberiz(O. Turan’la) Zamanla çok yakın arkadaş olduk. Çok bilgili, çok okumuş biri olarak saygı kazandı. Bilgisiyle Orta Çağ hocası Fuat Köprülü’nün yakın öğrencisi durumuna geldi. Köprülünün gözde öğrencisi idi.”
  • “Mehmet Altay Köymen, Orta Çağ için gerekli

Dilleri, Farsçayı ve Arapçayı daha esaslı   bilirdi…. Fakat ikisi de Ortaçağ Türk tarihinin, bilhassa Selçuklular tarihinin en ileri uzmanları oldular. İkisi de geniş kaynak bilgilerine sahiptiler.” (Age S:286-287) 

      Halil İnalcık Hoca, arkadaşı Osman Turan’la ilgili bir anısını anlattıktan sonra işin ilgi çekici bir noktasına, ilmin ve irfanın insaf terazisinde tartılarak varılan örnek sonucun ikrarına:

      “ Asıl onların üstadı, kaynakları okurken onların büyük yardımcısı Necati Lugal’dı. Necati Lugal olmasa, mesela Osman, farsça Müsameret-ül  Ahbar kitabını neşredemezdi. Necati Lugal, Almanya’da Osmanlıca, Arapça, Farsça hocasıydı. DTCF’ye geldi; büyük üstattı. Onu HOCA OLARAK ARAMIZDA BULMAK BÜYÜK  TALİH ESERİYDİ.  Bütün Bu gençlerin, bizlerin, Osman Turan, Köymen ve ondan sonra Şevkiye İnalcık, Tahsin Yazıcı, kim aklınıza gelirse, Adnan Erzi hepimiz  Necati Lugal’in dilbilgisinden yararlandık. Biz her birimiz, Necati Lugal olmasa esaslı bir şey yapamazdık. Ortaçağ kaynaklarına  girmemiz Necati Lugal sayesinde olmuştur.” (Age. S: 287)

      Ali Birinci, Halil İnalcık hocaya Osman TURAN HOCANIN SELÇUKLU TARİHÇİLİĞİNDE YERİNİ SORMASI ÜZERİNE: En iyi tarihçi, Köymen’den daha iyi bence, şüphesiz. Dünyadaki Selçuklu tarihçiliğindeki yeri ne? Yeri. En iyi tarihçi. Selçuklu tarihinde, Claude Cahen’i bile arkada bırakacak çalışmaları  var onun…

  •  Yani bir numara diyebilir miyiz?
  • Bir numara, evet, bir numara diyebiliriz. Fakat dediğim gibi, eserlerinde, Arapça ve Farsçaya tam hakimiyeti olmadığı için hatalar vardır. Köymen daha iyidir o bakımdan.”(Age. S: 289)

 Prof. Dr. Osman Turan iki dönem milletvekilliği yaptı. Hocası Prof. Dr. Fuat Köprülünün bunda etkisi olduğu kabul ediliyor.

Osman Turan Hoca bizim Hukuk Fakültesi öğrenciliğimiz döneminde (1956-1959) Ankara Türk Ocağında konferanslar verdi. O konferansların çoğunda dinleyici olarak bulunduk. Artık bir göz aşinalığı, soru sorma ve sohbet etme imkanları doğdu. 1957/58 döneminde bir konferansında sorduğum bir soru dikkatini çekti. Cevap verdi ve konferanstan sonra görüşelim dedi. Bekledim.  Ankara Türk Ocağı binasının ikinci katına çıktık. O zaman Türk Ocağı Müdürü İnce uzun boylu, rahmetli Rasih Öztürkmen idi. Hakkı Kamil Beşe(Eşek Davası adlı eserin yazarı) de yukarı salonda onu bekliyormuş. Resmi görünümlü, sandalya arkalıkları yüksek ve pembe  rengin hakim olduğu uzun bir masaya oturduk. Konu Türk Yurdu dergisine geldi. Yayınlanan eserleri tanıtan bir sayfanın olduğunu ve orayı yönetmemi ve tanıtım yazıları yazmamı teklif etti. Kabul ettim. Ocak tatilinden sonra gelmemi söyledi. Ben Ocak ayı tatilinde Bingöl/ Genç  ilçesine ağabeyim orada memur olduğundan oraya gittim. Öyle bir kar bastırdı ki, tren yolcu vagonlarının pencerelerinin yarısına kadar kara batmış bir vaziyete gelmişti. Yollar kapandı ve iki ayı geçkin bir süre Ankara’ya gelemedim ve benim yerime hukuk fakültesinde okuduğunu o zaman öğrendiğim Galip Erdem görevlendirilmiş. Tabii ki biz hoca ile ve diğer konferansçılarla ilgimizi kesmedik ve DTCF, İlahiyat, Hukuk Fakültelerindeki ve Türk ocağındaki konferansları dinlemeyi sürdürdük. Bu öyle bir fikir ve duygu zinciridir ki her dönem ve her vesile ile anlatılanları zenginleştirmeye, bilimin ve çağın getirdiği unsurlardan da yararlanarak  bilgi dağarımızı zenginleştirmeye çalışıyorduk. Daha sonra Adalet Partisi Genel Başkan adayı olduğunda genel kurulda onu dinlemiştik. Onu rahmetle anıyorum.

      DTCF KURULUŞU İLE İLGİLİ fakülte internet sitesinde şu bilgileri görüyoruz:

      “Adını, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat verdiği ve onun yüksek uygarlık idealini gerçekleştirme isteği üzerine, 14 Haziran 1935’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 2795 sayılı kanunun 22 Haziran 1935 tarih ve 3035 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle kuruluşu tamamlanan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Cumhuriyet Türkiye’sinin benimsediği misyon ve vizyonun önemli bir parçasıdır.”

İSMAİL ÖZMEL

  • 18.12.1933’te Niğde’de doğdu. Niğde Dumlupınar İlkokulu (1946), Niğde Ortaokulu (1949), dört yıla yakın İstanbul’daki lise öğrencilik yılları (1949-23.6.1953), Niğde Lisesi (1955), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1959) mezunu. Bir süre öğretmenlik yaptı. (1962-1967). Genelde serbest avukat olarak çalıştı.

  • Galeri

  • İletişim