DURAĞAN BİR KÜLTÜR ÇAĞIN İHTİYAÇLARINA CEVAP VEREBİLİR Mİ?

İSMAİL ÖZMEL

     Beş yüz yıldır üzerine çağdaş ve bilimsel  bir tuğla konulmamış bir kültür günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilir mi?  sorusunun sorulması ve cevap aranması gereken bir dönemden geçiyoruz. Meseleleri çok dar çerçevede ele almaya alışık karihaların, böyle de soru olur muymuş dediğini duyar gibiyim. Böyle bir soru hem olur hem de çok geç kalmış bir soru olduğunu da özür dileyerek kabul etmek durumundayız. Gerçi ben 1969’den beri yayınladığım kitaplarda bu konulara dolaylı olarak çok temas ettim ama çatlağı hep sıvayarak geçiştiren ev sahibinin yıkılan duvara kızması gibi, ben kaç defa ağzımı açtım, benim halim kötü  göçeceğim diyecektim ki siz çamurla  ağzımı tıkadınız, demesi gibi, çok yazdık ama kulak veren olmadı,  üstelik adımız muhalife çıktı.

     Gerek kültür politikası gerekse eğitim meselelerinin yüz ağartır tarafının kalmadığını söylememiz de aynı şekilde duyulmadı. Dış politika a’dan z’ye yanlış dediğimizde kızanlar bugün şükür ki hak verir hale geldiler.

Kimseyi kınamıyorum, çünkü karar mercilerini yetiştiren kültür eksiktir, çağdan ve dünyadan haberi olmayan dondurulmuş bir kültür ve üstelik aynen tekrarlayarak bir şey yaptığını zanneden bazı kalem erbabı bu sonucun normal ve o yeterince  el değmemiş kültürün bir sonucu olduğunu belki yeni yeni anlamaya başlamışlardır.

Adamın elinde bir yemek tarifi vardır, bu tarif yapıldığında domates ve soğan icat edilmemişti, çanak yemeği et ve su ile pişirilirdi. Şimdi ise buna domates, biber, soğan ve soyulmuş sarımsak ilave ediliyor ve et yemeği daha güzel, daha lezzetli hale geldi.

Misallerle anlatmak hem kolay hem de anlaşılması mümkün bir anlatım metodudur.

Nobel ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, 500 yıldır İslam dünyası bilime ele almaya değer bir katkı sağlamadı dedi. Ben yayınlarda buna cevap verecek bir ekran bülbülü aradım. Âlimdi, zalimdi diye takdim edilenlerden birisi olsun yok hoca insafsız eleştiriyorsun İslam âlemi ilme bu 500 yılda şunları ilave etti desin istedim. Dağlardan ses geldi tepeler suspus. İşte bu manzara dahi bu kültürün bazı çağdaş unsurlardan yoksun hale getirildiğinin ispatıdır.

Eksik olan nedir? 500 yıl önce o günkü bilim verilerine uygun içtihatlar geliştirilmiş ve birçok bilim dalında seviyeli araştırmalar yayınlanmıştır. Ne zamanki yıldızlar bilimi için kurulmuş rasathane topa tutulup yıkıldı, işte o noktada doğu kültürü gerilemeye başlamış ve ardarda gelen sam yeli bütün filizleri ve boy vermiş güzellikleri hazan yaprakları gibi sarartıp soldurmuştur.

Bugün eğitim diye Türkiye’de dayatılan kültür işte bu beş yüz yıldır bakımsız ve susuz bırakılan bulunmaz çınarın kabuklarıdır, sararmış yapraklarıdır. Bunlarla beslenen, çağın ilminin geldiği noktadan habersiz, beş on tekerlemeye sığdırılmaya çalışılan bir koca ve derin kültür günün insanına ancak bu kadar görüş, mantık ve öngörü kazandırır. Kimsenin kimseye kızmaya hakkı yoktur. Bu dondurulmuş kültürle günümüzü gün etmeye kalkan anlayışa sınıf geçme notu verirken vatandaşın dikkatli olması gerekir demekten başka bir çıkar yol şimdilik görünmüyor.

     Belki de bu durum görülecek ve yanlıştan dönülmeye, kültürün aslına ve hayatiyet ifade eden zenginliklerine yönelecek ve işi ilmi,  akli ve sanatsal bir mecraya yönlendirecektir. Dileriz bir uyanışa ihtiyaç olduğu sezilsin ve çare aransın, çare aranırsa bulunur, çünkü Türkiye’nin meselelerini çözecek bir birikime sahip evlatları vardır. Buna yürekten inanıyorum.

2016

  • 18.12.1933’te Niğde’de doğdu. Niğde Dumlupınar İlkokulu (1946), Niğde Ortaokulu (1949), dört yıla yakın İstanbul’daki lise öğrencilik yılları (1949-23.6.1953), Niğde Lisesi (1955), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1959) mezunu. Bir süre öğretmenlik yaptı. (1962-1967). Genelde serbest avukat olarak çalıştı.

  • Galeri

  • İletişim