DİNİ FETVALARLA İKTİSADİ HAYATIN BİR İLGİSİ VAR MI?

İSMAİL ÖZMEL,

      Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı Fetva Kurulu’nun ardı ardına yorumlar yayınlaması bir tesadüf mü, yoksa zamların yarattığı rahatsızlığı örtmek için bir siyasi-tarihi uygulama olarak mı ortaya çıktı?

      Dar gelirlilerin, sade vatandaşın zamlardan başını alamadığı bir dönemde, Fetva Kurulu insan havsalasının almayacağı ve çoğunluğun rahatsızlık duyduğu yorumlarını ardı ardına yayınlaması bilmem dikkatinizi çekti mi? Böyle aklı ve çağı zorlayan yorumlar, halkın bunlarla uğraşırken iktisadi duruma bir çare bulunacağı mı sanılmakta veya bu akla ziyan tezler sıralanırken iktisadi sıkıntılar unutulur mu denmektedir bilemiyorum.

      Fatih ve Kanuni dönemlerinde, çıkarılan bütün kanunnamelerde hiçbir dini fetva bulunmazken işlerin bozulduğu, iktisadi durumun sarsılmaya başlaması 16. Yüzyıl sonunda maliyenin bozulması üzerine kanunnameler adeta fetva dergileri gibi çıkarıldığını Halil İnalcık etraflı bir şekilde açıklamaktadır.

      “II. Murat devrine (1421-1452) ait nispeten bol belge malzemesi, bu dönemde klâsik şekilleriyle  devlet örgütlerinin ve örfi hukukun kesin olarak yerleşmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu belgeler arasında  kuşkusuz en  ayrıntılı  olanı 1432 tarihli Arvanit-İli timar defteridir.”…. ..”Esasen Fatih Kanunnamesi, büyük kısmı itibariyle, 1451’den önceki kanunların bir araya getirilmesi ile vücut bulmuştur.” (Prof. Dr. Halil İnalcık. Devlet-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu üzerine Araştırmalar.-1, Klasik Dönem (1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişme. İş Bankası Kültür Yayınları.19. baskı, Temmuz 2009, s:229-230)

      Osmanlı devletinin devlet yapılanması ve yönetim biçimi üzerine yapılan yorumların  tarihsel gerçeklerle bağdaşmadığını anlatmak için bu noktalara geldik. Aksi tezde siyasi ve dini bir etki gayretinin olduğunu, maksadın gerçeğin ortaya çıkması değil, dine dayandığı iddia olunan içtihatlara; aradan yüz yıllar geçse de; bir geçerlilik kazandırma gayretlerinin eseri olduğunu söyleyebiliriz.

      Halil İnalcık “ Sadece devlet çıkarı için hükümdarın kendi iradesiyle bağımsız kanunnameler çıkarması, Türk-Mogol töre (türe) ve yasa geleneğine bağlanabilir” dedikten sonra, Fatih Kanunnameleri hakkındaki GÖRÜŞLERİNİ şöyle açıklamaktadır:

      “ Fatih’in, biri devlet teşkilatına, diğeri idare, maliye ve ceza alanlarına ait çıkarmış olduğu iki kanunname, bâb ve fasıllara ayrılmış ve sistemleştirilmiş resmî kanun kodlarıdır. Bu çeşit Osmanlı kanunnamelerin gayrıresmi derlemeler olduğu iddiası yanlıştır. 1596 tarihli I. Ahmed  adaletnamesinde, Kanuni Süleyman’ın kanunname yapıp, her şehirde  kadılar mahkemesinde amel edilmek üzere gönderdiği açıkça bildirilir. “

      “Fatih Mehmed’in devlet teşkilatına ait kanunnamesi, kendi emriyle toplanmış, onun tarafından kontrol edilip tamamlandıktan sonra  ilan edilmiş  resmî bir kanunnamedir. Kanunnamenin başında padişahın doğrudan doğruya kendisi tarafından yazılmış bir emri vardır ve aynen şudur:”” Bu kânûnname atam ve dedem kanûnudur, benim dahi kanûnumdur, evlâdi kiramım neslen ba’de neslin bununla âmil olalar.””

(Prof. Dr. Halil İnalcık. Devlet-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu üzerine Araştırmalar.-1, Klasik Dönem (1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişme. İş Bankası Kültür Yayınları.19. baskı, Temmuz 2009, s: 230)

     

      Kanunnamelerin uygulanmasından vazgeçilmesi ve padişah fermanlarının fetva demetleri haline  getirilmeye başlanması, iktisadi hayatın bozulmasına denk geldiği veya kanunnamelerden ayrılmaların ve devlet işlerinin fetvalarla yürütülmesi dönemlerinde Osmanlı maliyesinin bozulduğu görülmektedir. Nitekim dönemlerin tarih yazıcıları ve son olarak kıymetli tarihçi Halil İnalcık bu noktada dikkatleri toplamaya ihtiyaç olduğunu belirtmektedir.

      Gerileme döneminin başlangıcı olarak gösterilen, bir çok olay, imparatorluğun son dönemlerinde bu gerileme ve çöküşün sebepleri üzerinde kafa yoran  dönemin bilginleri çöküşün esas sebebinin Fatih Kanunnamelerinden sapma olduğunda hem fikir oldukları görülmektedir.

      Osmanlı devletinin yükselme dönemlerinde, herkese eşit uygulanan ve kamunun menfaatini ön planda tutan yazılı metinler devletin temelini oluşturmaktadır. Bu genel metinlerden ve denenmiş kurallardan ayrılan yönetimlerde kişisel hesaplar ön plana çıkmış ve kamu her yönden zarar görmüştür.

      Fetvalar kişisel meselelere verilmiş cevaplardan ibarettir. Siz bunu genel kurallar olarak uygulamaya kalkarsanız kamu hukuku zarar görür. Senin ayağına 39 numara ayakkabı iyi gelir ama herkese 39 numara ayakkabı giy derseniz, milletin rahatını bozarsınız. Tarih tetkiklerinin bir faydası da günümüze bir ders çıkarmaktır.

 (14.02.2018 Çarşamba.)

  • 18.12.1933’te Niğde’de doğdu. Niğde Dumlupınar İlkokulu (1946), Niğde Ortaokulu (1949), dört yıla yakın İstanbul’daki lise öğrencilik yılları (1949-23.6.1953), Niğde Lisesi (1955), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1959) mezunu. Bir süre öğretmenlik yaptı. (1962-1967). Genelde serbest avukat olarak çalıştı.

  • Galeri

  • İletişim